1927 yılında İzmir’de dünyaya gelen Aptullah Kuran, 1939’da girmiş olduğu Robert Kolej’in ardından öğrenimine Yale Üniversitesi’nde devam etti. Yale Üniversitesi’nden 1952’de mimarlık, 1954’te ise yüksek mimarlık derecesini alan Kuran, Türkiye’ye döndükten sonra dönemin ünlü mimarlarından Tuğrul Devres ve Vedat Dalokay’ın bürolarında çalıştı. Ardından kendi mimarlık bürosunu açan Kuran, Robert Kolej Perkins Hall (Mühendislik Binası), Yeşilköy Havaalanı yakınlarında Tropik Hastalıklar Hastanesi, Erenköy’de Özer Esen Evi, Tuzla’da Ögelman evi ve Ankara’da İran Kültür Merkezi gibi projeleri hayata geçirdi. 1957 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde akademik kariyerine devam etmeye karar verdi. 1960’ların başında akademik ilgisi mimari uygulamalardan mimarlık tarihine yöneldi.
1960-1968 yılları arasında ODTÜ Mimarlık Fakültesi dekanlığı yaptıktan sonra 1968’de Robert Kolej Yüksek Okulu Türk Müdür Başyardımcılığı görevine getirildi. Aptullah Kuran, bu sıralarda, Robert Kolej’in Türk Hükümeti’ne devredilmesinin sorumluluğunu üstlendi. 1971 yılında eğitime başlayan Boğaziçi Üniversitesi’nde sekiz yıl boyunca kurucu rektör olarak üniversitenin gelişimine önemli katkılarda bulundu.
Büyük Toplantı Salonu’nda gerçekleşen ve Milli Eğitim Bakanı Şinasi Orel ve İstanbul Valisi Vefa Poyraz’ın da katıldıkları Boğaziçi Üniversitesi’nin 1971-72 öğretim yılı açılış töreninde gerçekleştirdiği konuşmada Aptullah Kuran heyecanını şu şekilde dile getirmişti:
“Üniversite Yönetim Kurulu göreve başlayalı aradan sadece on gün geçti. Bizler altı ay önce Robert Kolej yönetimince onaylanan öğretim yılı takvimine uyarak eski öğrencilerimizin Eylül ayının üçüncü haftasında derslere başlaması kararını verdik. Üniversitede derslerin 20 Eylül Pazar günü başlaması kararını alırken, bu tarihe kadar bütün hazırlıkların bitmeyeceği, bazı eksikliklerimizin olacağı belliydi. Üniversitenin yeniden örgütlenip pürüzsüz işleyen bir kuruluşa dönüşmesinin öyle üç beş günde oluşacak iş olmadığını biliyorduk. Daha önemlisi, biz istedik ki yapılacak işleri hep birlikte yaparken, geçen yıl ortaya çıkan iş birliği havasını devam ettirelim. Çünkü asıl zor dönem 12 Eylül 1971 Pazar günü Boğaziçi Üniversitesi Kuruluş Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Devir aldığımız Robert Kolej Yüksekokulu’nu nicelik ve nitelik bakımında geliştirmek, Boğaziçi Üniversitesi’ni Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve teknolojik kalkınma ve gelişmesinde etkin bir araç haline getirmek hepimizden beklenen bir görevdir. Bu görevi elbirliğiyle ve yılmadan yerine getireceğiz.”
20 Eylül 1971, Bir Kurucu Rektörün Anıları, 64.
Büyük Toplantı Salonu’nda gerçekleşen ve Milli Eğitim Bakanı Şinasi Orel ve İstanbul Valisi Vefa Poyraz’ın da katıldıkları Boğaziçi Üniversitesi’nin 1971-72 öğretim yılı açılış töreninde gerçekleştirdiği konuşmada Aptullah Kuran heyecanını şu şekilde dile getirmişti:
“Üniversite Yönetim Kurulu göreve başlayalı aradan sadece on gün geçti. Bizler altı ay önce Robert Kolej yönetimince onaylanan öğretim yılı takvimine uyarak eski öğrencilerimizin Eylül ayının üçüncü haftasında derslere başlaması kararını verdik. Üniversitede derslerin 20 Eylül Pazar günü başlaması kararını alırken, bu tarihe kadar bütün hazırlıkların bitmeyeceği, bazı eksikliklerimizin olacağı belliydi. Üniversitenin yeniden örgütlenip pürüzsüz işleyen bir kuruluşa dönüşmesinin öyle üç beş günde oluşacak iş olmadığını biliyorduk. Daha önemlisi, biz istedik ki yapılacak işleri hep birlikte yaparken, geçen yıl ortaya çıkan iş birliği havasını devam ettirelim. Çünkü asıl zor dönem 12 Eylül 1971 Pazar günü Boğaziçi Üniversitesi Kuruluş Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Devir aldığımız Robert Kolej Yüksekokulu’nu nicelik ve nitelik bakımında geliştirmek, Boğaziçi Üniversitesi’ni Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve teknolojik kalkınma ve gelişmesinde etkin bir araç haline getirmek hepimizden beklenen bir görevdir. Bu görevi elbirliğiyle ve yılmadan yerine getireceğiz.”
20 Eylül 1971, Bir Kurucu Rektörün Anıları, 64.
Boğaziçi Üniversitesi kurucu rektörlüğü öncesinde Aptullah Kuran, Robert Kolej ve Amerikan Kız Koleji üzerine birtakım çalışmalar yürütmüştür. Kuran, 1962 yılında İstanbul Amerikan Kolejleri için hazırladığı Nazım Plânı’nın amacını şu şekilde dile getirir:
“Geçmişteki başarıları ve tasavvur ettiği hedefler çerçevesi dahilinde Amerikan Kolejleri için bir nazım planı hazırlanmıştır. Gaye mevcut tesisleri gereken seviyeye ulaştırmak böylelikle önümüzdeki on ilâ yirmi yıl zarfında Türkiye ve Yakın Doğunun artan eğitim ihtiyacını karşılayabilecek kampüsleri elde etmektir. Bu düşünceden hareket ederek Nazım Plânı önce mevcut tesisleri izahat etmekte sonra da teklif edilen gelişmeyi etraflıca ele almaktadır.”
Gerek mimar ve mimarlık tarihçisi gerek eğitimci ve yönetici kimliği ile onunla temas eden birçok insanın hayatında izler bırakan Aptullah Kuran, 2001 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonrası hayata veda etmiştir. Aptullah Kuran Arşivi, Kuran’a ait ders notları, mektuplar, resmi ve kişisel evrak gibi yazılı belgelerin yanı sıra Türkiye’nin birçok kentinde bulunan somut kültürel miras yapılarına dair fotoğrafları, eskiz ve çizimleri de içeriyor.
“Mimar olarak eğitilmiş fakat kariyeri çok ilerlemeden, daha 1960’lı yılların başlarında, mimarlığın uygulamasından çok tarihiyle ilgilendiğini anlamıştı. O dönemde Ankara’da yaşıyorduk. Babam Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde ders veriyor ve Mimarlık Fakültesi’nin dekanlığını yürütüyordu. Mimarlık tarihçisine dönüşümü sürerken, artan bir sıklıkla tarihi binaları incelemeye yönelik geziler yapmaya başladı. Ara sıra bu gezilere beni de götürüyordu; bunlar çocukluğumun mutlu birer anısını oluşturdu. Bu arada evdeki çalışma masasının üzerindeki bina çizimleri, yerini cami ve külliye gibi tarihi eserlerin çizimlerine bıraktı. Selçuklular ve Osmanlılara ilişkin kitaplar, hızla zenginleşen kütüphanesinde giderek daha fazla yer kaplamaya başladılar; Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eğitimini bitirerek Türkiye’ye döndüğü 1954 yılında yanında getirdiği modern mimari kitapları çok geçmeden azınlıkta kaldılar. Eve misafir geldiğinde ve yemek sofrasında, büyük kentlerden uzak yerlerde araştırma yapmanın, yoksul kitlelerde tarihi eserleri koruma bilincini yaratmanın ve tarihsel restorasyon için finansman bulmanın güçlüklerini ailece öğrenmeye başladık. Babam bazen ilgisizlik nedeniyle yok olmaya yüz tutan tarihi eserlere değinirdi. Ancak bu yöndeki endişelerinin yarattığı hüzün, az zaman sonra yerini mimari bir mirası keşfetmenin, mantığını deşifre etmenin ve güzelliklerini başkalarıyla paylaşmanın verdiği coşkuya bırakırdı.”
Timur Kuran, Selçuklular’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Mimarlık,
Çiğdem Kafesçioğlu, Lucienne Thys-Şenocak, Timur Kuran,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012
“Mimar olarak eğitilmiş fakat kariyeri çok ilerlemeden, daha 1960’lı yılların başlarında, mimarlığın uygulamasından çok tarihiyle ilgilendiğini anlamıştı. O dönemde Ankara’da yaşıyorduk. Babam Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde ders veriyor ve Mimarlık Fakültesi’nin dekanlığını yürütüyordu. Mimarlık tarihçisine dönüşümü sürerken, artan bir sıklıkla tarihi binaları incelemeye yönelik geziler yapmaya başladı. Ara sıra bu gezilere beni de götürüyordu; bunlar çocukluğumun mutlu birer anısını oluşturdu. Bu arada evdeki çalışma masasının üzerindeki bina çizimleri, yerini cami ve külliye gibi tarihi eserlerin çizimlerine bıraktı. Selçuklular ve Osmanlılara ilişkin kitaplar, hızla zenginleşen kütüphanesinde giderek daha fazla yer kaplamaya başladılar; Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eğitimini bitirerek Türkiye’ye döndüğü 1954 yılında yanında getirdiği modern mimari kitapları çok geçmeden azınlıkta kaldılar. Eve misafir geldiğinde ve yemek sofrasında, büyük kentlerden uzak yerlerde araştırma yapmanın, yoksul kitlelerde tarihi eserleri koruma bilincini yaratmanın ve tarihsel restorasyon için finansman bulmanın güçlüklerini ailece öğrenmeye başladık. Babam bazen ilgisizlik nedeniyle yok olmaya yüz tutan tarihi eserlere değinirdi. Ancak bu yöndeki endişelerinin yarattığı hüzün, az zaman sonra yerini mimari bir mirası keşfetmenin, mantığını deşifre etmenin ve güzelliklerini başkalarıyla paylaşmanın verdiği coşkuya bırakırdı.”
Timur Kuran, Selçuklular’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Mimarlık,
Çiğdem Kafesçioğlu, Lucienne Thys-Şenocak, Timur Kuran,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012
Saygın bir mimarlık tarihçisi olan Kuran, eğitim ve öğretim hayatındaki disiplinini ve coşkusunu etrafındakilere yansıtan, ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kendisinden ilham alan birçok öğrenci yetiştirmiş bir bilim insanıydı. Çalışmalarında tarih ve beşerî bilimleri mimarlık vizyonuyla birleştiren Aptullah Kuran’ın pek çok çalışmasının arasından Selçuklu ve Osmanlı mimarisi üzerine kaleme aldığı üç önemli kitap öne çıkar: Anadolu Selçuklu Medreseleri, Erken Osmanlı Mimarisinde Cami ve Mimar Sinan. Kuran bu kitaplarında 13. yüzyıldan klasik dönem sonuna kadar mimarinin gelişim sürecini plan, kütle ve mekân özellikleri bakımından ortaya koymaktadır. Bu kitaplar, Kuran’ın akademik hayatının erken dönemlerinden itibaren düşüncelerini zenginleştirerek örneklendirdiği, aralarında bir süreklilik ilişkisi olan çalışmalardır.
“Ölçülen her eser için çok dikkatli notlar tutan hocamız, bunları yanında taşıdığı beyaz kare zarflarda, bu eserlerle ilgili daha önce araştırıp bulduğu bilgilerle karşılaştırır ve düzeltir, bir sonraki seyahatimize kadar kendisini şahsen çizip tamamlayacağı rölöve çizimlerinin daha sonra küçültülmüş fotoğrafları ve diğer resimleri ile birlikte bu zarfta birleştirirdi.”
Günhan Danışman, Mimarlık Dergisi, 2002
“1980 sonrası ortamda, Aptullah Kuran’ın yüksek lisans öğrencisi olmuştum. Aptullah Bey, Türkiye’nin en iyileri arasındaki iki üniversitenin kurulmasında etkili olmuş bir yönetici olması vasfıyla, YÖK sonrasında bütün üniversitelerin bir örnek kılındığı, dolayısıyla aşağıdakilerin yukarıya, yukarıdakilerin aşağıya çekilmek istendiği bir ortamda çalışıyordu. Aptullah Bey gerçekten çok öfkeliydi. Üniversitelere yeni getirilen uygulamalar üzerine AKM’de düzenlenen bir sempozyumda şöyle dediğini hatırlıyorum: “Evet, 70’li yıllarda üniversitelerin kapısında çok kişi bekliyordu, bu sorunun çözümlenmesi gerekiyordu, ama böyle değil!” Aptullah Kuran, yöneticilik niteliğine doğuştan sahip bir insandı, mücadeleci, etkileyici ve vakurdu. İlkelerine aykırı uygulamalara tepkisiz kalamazdı. Üniversiteleri tekdüzeleştirmek isteyen girişime karşı yılmadan mücadele etti.”
Ali Uzay Peker, Mimarlık Dergisi, 2002
“‘Araştırmacı’ Aptullah Kuran bilimsel uğraş içinde bulunulan şartlar ne olursa olsun çalışmalarını mutlak suretle ön planda tutan, düzenli bir şekilde araştırma yapmaya zaman ayıran ve bilimsel araştırmanın ayrıcalıklı hazzını hem kendisine hem de çevresindekilere duyumsatan üstün bir bilim adamıydı.”
Günhan Danışman, Mimarlık Dergisi, 2002
“Aptullah Kuran’ın erken dönem çalışmalarında öne çıkan amaçlardan biri biçimsel ve işlevsel karşılaştırmalara dayalı mimari tipolojilerin ortaya çıkarılmasıdır. Erken dönem Osmanlı camileri ve Selçuklu medreseleri üzerine yazdığı ilk kitaplar, Kuran’ın taksonomiye verdiği öneme örnek teşkil eder. Diğer yandan seleflerinin ve çağdaşlarının birçoğundan farklı olarak, Kuran’ın bina tipolojilerini incelemekte kullandığı biçim, mantık ve yaklaşım, Türk geleneğinin saflığına dair bir arayışının ürünü değildir. Ortaçağ, Anadolu ve Osmanlı Mimarisi üzerine yaptığı çalışmalarda Kuran, çok dinli ve çok etnisiteli kültürel yapıları dikkate almış, çeşitli yerel gelenekler ve yeni pratikler arasındaki diyalog üzerinde durmuştur. Mekânsal ve biçimsel analiz, akademik yaşamı boyunca Kuran’ın eserlerini şekillendirmiştir. Fakat Kuran, biçimci yöntemleri besleyen milliyetçi paradigmalara uzak durmuş, çalışmalarında milliyetçi analizlerin barındırdığı özcülüğü eleştirmiştir.”
Çiğdem Kafesçioğlu, Lucienne Thys-Şenocak, Selçuklular’dan
Cumhuriyet’e Türkiye’de Mimarlık, Çiğdem Kafesçioğlu, Lucienne Thys-Şenocak,
Timur Kuran, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012